Neyse konuya gireyim artık. Yo
yo...İlk olarak merak edilibilitesi yüksek olan başlığı açıklığa kavuşturalım.Godo'yu
beklerken yani orijinal ismi Waiting For Godot, İrlandalı bir
yazar olan Samuel Beckett'a ait bir
oyun veya tiyatro kitabı.Kitapla ilgileniyor olmam kitabı okumamdan kaynaklanmıyor.En
azından zahmet edip özetini okumuş olmamdır.(Bu arada google da aramak o kadar
zahmetli ki!)
Kitabın başından sonuna kadar olan
iki kişinin diyaloglarında hep Godot beklenir.Ama Godo bir türlü gelmez.Yani bi
bekleyiş hikayesidir bu.Aslında neyin beklendiği okuyucuya bağlı,sadece
bekleyiş...
Vlademir : Gidelim.
Estragon : Gidemeyiz
Vlademir : Neden?
Estragon : Godot'yu bekliyoruz
Estragon : Gidemeyiz
Vlademir : Neden?
Estragon : Godot'yu bekliyoruz
Benim alakadar olduğum nokta bu
bekleyiş işte. Yani biz gençlikten yaşlanıncaya, kaar hep bir şeylerin
gelmesini bekleyerek geçiriyoruz.Hayatımızı idame ettirebiliyor olamamız bu
bekleyiş sayesinde aslında.Beklediklerimizin neler olduğunu burada saymama
gerek yok.Bunu zaten herkes kendi açısından teker teker sayabilir.Bekleyiş
insanın yaslandığı duvardır.Yani Godo geldiği zaman duvar da sahne de yıkılır,
kitap da hayatlar da biter.Birilerinin veya bir şeylerin gelmesini
beklemek.Keşke Godo hiç gelmese...
Bu arada bir düşünürün sözü aklıma ve
başıma geldi."Kalemimle düşünüyordum ben,çünkü kafam,elimin ne yazacağını
çoğunlukla hiç bilmiyor." L.
Wittgenstein. Ne için kalemimi aldım ne yazıyorum.Şimdi hak verdim herife…
Tam bunları düşünürken
camımdan tık diye bir ses geliyor. Gayriihtiyari,
-Godo, yoksa sen misin?
-Oh… çok şükür yağmur başlamış.
Ebubekir Turab
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder