Niyet ettim ALLAH rızası için, namazım için ölmeye…
Bir
vakit namazını kılabilmek için gerekirse ölmeyi düşündün mü hiç?Ya da bir vakit
namaz için ölümü göze alır mısın? Kendimize böyle sorular sorduk mu hiç? Nasıl
da tereddütte kaldı değil mi zihnimiz? Bu ne biçim soru diye afalladı değil mi?
Vicdanınız ve nefsiniz kıyasıya bir münazaraya tutuştu bir anda, kafanızın
içinde. Sonra bir karar verdiğinizi düşündünüz. Kararınız hayır olunca vicdanınız,
evet olunca aklınız/nefsiniz kabullenmedi, değil mi? Vallahi Alimun Hakim, en
doğrusunu ALLAH azze ve celle bilir.
Tekerlemeye dönmüş namaz niyetleri,
kısaca-göstermelik yat-kalk namaz hareketleri, kolayca kazaya bırakılan
namazlar…Böyle yapılan ibadetlerin arasında herhalde yukarıda sorulan sorunun
cevabı vicdanlarda bir zelzele bile yapmaz.Herkesin bildiği bir kısas vardır:
Müslümanın biri otobüste giderken namaz vaktinin çıktığını fark edince şoföre;
-Namaz kılmak için durup mola verebilir miyiz der. Şoför
ise;
-Olmaz duramam, vardığımızda kaza edersin namazını der. Müslümanın
cevabı anlamlıdır;
-Ben (namazımı) kaza etmeden sen kaza edersen ne olacak…
Biz müslümanlar o kadar garip bir inanma
şekline sahip olmuşuz ki, birisinin böyle bir isteği komik, utanılacak, hatta
ve hatta alay edilecek bir durum olmuş. Beş vakit namazlı, (bakımlı) sakallı,
dindar insanların gözünde bile ibadet endeksli yaşamak garipsenir oldu. İşimizin
arasında namaza vakit ayırmak zor geliyor çoğu zaman.Oysa biz bu dünyaya
ibadetimizin arasına işi ‘anca şıkıştırabilmek’ için gönderildik.Çalışmakta bir
ibadettir diye hin bir düşünce akla gelmiştir muhtemelen.Ancak o namazı
dosdoğru yapıyorsak geçerli bir müjdedir, ya değilse kandırmacadan ibarettir.
Namaza en
azından öss sınavı kadar, en azından önemli gördüğümüz bir iş görüşmesi kadar ne
zaman önem vermemiz gerektiğini anlayacağız. İsrail zindanlarında Ahmet Yasin
olduğunuzu düşünün: Hapse yeni düşmüşsünüz, ibadet yasak, ne yapardınız?
Gardiyanın sizi gördüğü anda öldüreceğini bildiğiniz halde namazını kılar
mıydınız??????.......???????
Her an ölecekmiş gibi değil, her an şehid olmak için gibi yaşa.
Her insan ölümü
düşünmüştür az da olsa. Genellikle korkmuş, sonra bir daha düşünmemeye
çalışmıştır muhakkak.Peki inançlı insanlar ölümü her an düşünen değil
midir?Ölmek rabbe kavuşmak değil midir? O halde bunun kötü yanı neyde aklımıza
getirmiyoruz? Çünkü her an, ilahi ve gerçek son bizi bulacak olsa, şehid olacağımıza
inandığımız bir yaşamımız yokta ondan. O
halde, öyle yaşamalı ki, şehid olacağımızı, hem de her dakikamızda, kalben
hissebilelim. Şu an da gelsin ölüm, diyebilelim….
Ölüm ne yandan gelsin
Şimdi neylesin ölüm
Şehadet ikliminde çaresiz kaldım ölüm…
Ebubekir Turab

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder